Sosyal Medya

Makale

Kaybedecek vaktimiz yok: İnsana “yatırım” yapmadan aslâ!

04:00 Mayıs 23, 2016

Şunu zihnimize kazıyalım, derim:
Bizi, bu topraklardan uzaklaştırmak istiyorlar. Bunun da tek yolu var: Bizi İslâm'dan uzaklaştırmak!

Biz gelince, onlar gidecekler zira!

Batılılar, ÅŸunu çok iyi biliyorlar: Bu toplumu, ayakta tutan, birbirine baÄŸlayan, bu toplumun sigortasını oluÅŸturan, bütün zorluklara göğüs germesini, dolayısıyla tarih yapmasını saÄŸlayan yegâne kaynak, Ä°slâm.

BİZİ İSLÂM'DAN UZAKLAŞTIRARAK, BU TOPRAKLARDAN UZAKLAŞTIRMAK İSTİYORLAR!
Bu toplumu, Ä°slâm'dan uzaklaÅŸtırmanın bütün yolları denendi bu ülkede.

Önce, Ä°slâm, bu ülkenin kurumlarından uzaklaÅŸtırıldı. Devlet dediÄŸimiz soyut aygıtı oluÅŸturan somut kurumlar, Ä°slâm'dan arındırıldı; laikliÄŸe göre silbaÅŸtan yeniden yapılandırıldı.

Sonra da, toplum, sekülerleÅŸtirilerek Ä°slâm'dan uzaklaÅŸtırılmaya çalışıldı: Seküler/ etnik kimlikler icat edilerek, etnik kimlikler üst kimlikler hâline getirilerek, bu toplumun en büyük ortak paydası, yegâne üst kimliÄŸi, Ä°slâmî kimlik aşındırıldı.

Bu tam anlamıyla intihar/dı! Böylelikle, bu toplumun yegâne ortak paydası İslâmî kimliği yok edilmiş olacaktı!

EĞİTİM SİSTEMİ: KÜLTÜREL İNKÂRI, KÜLTÜREL İNTİHARA DÖNÜŞTÜREN KIYIM MAKİNESİ!
EÄŸitim kurumları, Ä°slâm'ın diriltici, herkese, her görüşe hakkını verici, her tür fikre, düşünceye hikmet nazarıyla bakıcı kuÅŸatıcı ve kucaklayıcı evrensel ilkelerine göre deÄŸil, bizi Batılıların zihnen kölesi hâline getirici, aÅŸağılık kompleksinin eÅŸiÄŸine sürükleyici, tarih bilincimizi linç edici, ruhumuzu yok edici, Batı'yı kutsayıcı, bu topraklarda hiç bir karşılığı olmayan tepeden, jakoben yöntemlerle dayatılan laikliÄŸe göre yapılandırıldı.

Batılı sömürgecilerin bu toprakları iÅŸgal ettiklerinde yapmaya cesaret bile edemeyeceÄŸi bu kültürel inkâr, zamanla kültürel intiharla sonuçlandı!

Bedenen burada ama zihnen Batı'da yaÅŸayan, Batı'yı da kendini de tanıyamayan, bütün medeniyet iddialarını, ruhunu, coÅŸkusunu yitiren ÅŸizofren kuÅŸaklar icat edildi!

Bin yıldır, dünya tarihini yapan bir toplumun içerden teslim alınması ve intiharın eÅŸiÄŸine sürüklenmesiydi bu!

O yüzden yüzyıldır, tarihi yalnızca Batılılar yapıyor; bizse, bize biçilen palyaçoluk rolünü oynuyor ve tarihte tatil yapıyoruz!

SÖMÜRGE AYDINI: CELLADINA ÂŞIK TASMALI ÇEKİRGE!
Meselenin insanı çıldırtan tarafı da bu iÅŸte: Bu ülkenin aydınları, elitleri, yaÅŸadığımız bu kültürel ve varoluÅŸsal intiharı göremeyecek kadar Batılıların kapıkulu.

Adına Türk aydını denen türedi türcelladına âşık tasmalı çekirgeye dönüşmüş, dünyada bir benzeri olmayan nevzuhûr bir tür: Kendi toplumuna, kendi medeniyet dinamiklerine, kendi ruh köklerine sadece aÅŸağılayıcı bir aÅŸağılık kompleksiyle bakmakla kalmıyor, onlarla savaşıyor!

Şunu göremiyor -zihinsizleştirilmiş bir zihne yani körleşmiş ve köleleşmiş bir zihne sahip olduğu için-: Ruh köklerini yitiren, dahasıruh köklerine savaş ilan eden, yalnızca ödünç akılla, ödünç zihinle ve ödünç bir kültürle yaşayan bir aydın, bu dünyaya ne verebilir ki?

Ruh köklerini yitiren, giderek ruh kökleriyle kavgalı hâle gelen bir aydın, bu dünyaya ruh üfleyebilir mi, insanlığa, insanlığın önünü açacak yeni bir ÅŸey verebilir mi?

Zihni, aklı, dünyası ödünç olan, taklidi yaÅŸayan bir aydının -dolayısıyla genç kuÅŸakların- dünyaya özgün ÅŸeyler verebileceÄŸini sanmak, aslındazihnen köleleÅŸmenin ve körleÅŸmenin bir göstergesinden baÅŸka bir ÅŸey deÄŸil oysa!

BÜROKRATİK OLİGARŞİ, BU ÜLKENİN ÇOCUKLARINI YEDİ!
Buraya kadar laik, dolayısıyla sömürgeci eğitim sistemi üzerinden yaptığım okumalar, bütün kurumlar için de yapılabilir.


Askerî bürokrasi, yargı bürokrasisi, teknokrasi gibi bütün kurumlar da, bu sömürgeci zihnin ve körleÅŸmenin bütün maraziliklerini sergiliyor hâlâ: Bu toplumun ruh köklerini kurutmakla meÅŸgul. Butoplumun önünü açacak öncü insanlarının önünü kesmekle meÅŸgul.

Türkiye'de, bütün kurumlar, yani bürokrasi, Ä°slâm'ı dışladı, bizi biz yapan medeniyet iddialarımızı yoksaydı. Bizim medeniyet iddialarımıza bir ÅŸekilde sahip çıkan, Menderes'i astı. Özal'ı, esrarengiz bir ÅŸekilde öldürdü. Erbakan'a darbe yaptı. ErdoÄŸan'ın önünde takoz gibi duruyor!

Şimdi, bu takozun ortadan kaldırılma zamanı geldi çattı: Türkiye, deyim yerindeyse, yıldırım hızıyla, toplumun bütün kesimlerini kucaklayarak, medeniyet iddialarını yeniden kuşanmalı.

Ve medeniyet iddialarıyla donanan özgüveni yüksek, pergelin sabit ayağını bizim medeniyet dinamiklerimize basan, pergelin hareketli ayağıyla da bütün dünyalara, medeniyetlere, kültürlere açılan, bu dünyada yaÅŸayan ama bu dünyayı yaÅŸamayan, insanlığın yükünü omuzlarında taşıyan, çaÄŸ açacak, çaÄŸrısı çağını kuracak, çaÄŸlayan olup yeniden insanlığı Darüsselam'a (Barış yurduna) kavuÅŸturacak parlak, özgüveni yüksek öncü kuÅŸaklar yetiÅŸtirecek tohumları topraÄŸa düşürmeye bakmalı!

EN BÜYÜK HEDEF, ÖNCÜ İNSAN YETİŞTİRMEK OLMALI!
Yeni dönemde, başkanlık sistemine giden süreçte, Türkiye'yi bekleyen en büyük iş, medeniyet dinamikleriyle donanacak ve insanlığın önünü açacak parlak öncü kuşaklar yetiştirmek olmalı!

Bürokrasi, Türkiye'nin önündeki duvar'dı. Bu duvar yıkılmalı.

Türkiye'nin kaybedecek vakti yok! Yol da yapılmalı. Köprü de, baraj da, ray da, dünyanın en büyük havaalanı da elbette yapılmalı.

Ama insan aslâ atlanmamalı! Asıl “yatırım” insana yapılmalı! EÄŸitimde, medyada, kültürde, fikir, sanat ve gençlik'te devrim niteliÄŸinde atılımlara imza atılmalı.

İnsan olmadan bütün maddî yatırımların kısa devre yapacağı, ayağımıza dolanacağı, bizi vuracağı unutulmamalı!

İnsan. İnsan. Yine İnsan: Tek hedef bu olmalı!

Kültürü, eğitimi ve gençliği İHMAL edersek, geleceğimizi İMHA etmiş oluruz!

Gerçekleri görmekten korkmayalım.

Gerçek şu: 15-25 yaş arası kuşağı kaybettik!

Uykularım kaçıyor benim!

Çünkü 10 yılda 100 yılın tohumlarını ekemezsek Türkiye'yi de kaybederiz -Allah muhafaza!

Son söz: Kaybedecek vaktimiz yok: Önce insan, sonra insan ve her zaman insan! İnsan olmadan aslâ!

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.